30 Temmuz 2012 Pazartesi

Olimpos'tan Olimpiyatlara...


I. Ateşi Çalmak 
Yeryüzü her şeyiyle karanlıktır. İnsanların kalpleri, akılları ilim ateşi ile aydınlanmamış. Güneşin aydınlığı ve sıcaklığı yeryüzünü ısıtıyor, kavuruyor ama aydınlatmıyor.
İnsanoğlu ne konuşmayı bilir, ne heykel yapmayı ne toprağı sürmeyi, ne ilmi ne felsefeyi, ne de isimleri. Birbirlerine bakan arazlar gibi lal olup dururlar, işaretlerle anlaşırlar.
Dil olmayınca, yazı da olmaz, yazı olmayınca okuma olmaz. Okumayan nasıl düşünür atalarının mirasını nasıl bilir? Öylesine çaresiz olan insan olmanın anlamını nasıl bilir?
İlmin, umudun, yazının, düşüncenin, güzelliğin, etiğin, aydınlığın felsefenin, düşünmensin, dilin ve isimlerin ateşi Olumpus Dağı’nın ardında Tanrılar ülkesindedir. İnsanlar bu ateşten mahrum, ateş yalnız Tanrıların elinde.
Ateş, Zeus’ta savaş, Sippos’ta bilim, Eros’ta aşk, Afrodit’te ve Apollon’da güzellik Diyogeros’ta kültür, Artemis’te bereket olur, sadece Tanrılara ait olan.
Ateşi çalmaya gider, Tanrıların ülkesi Olimpos dağının ardından ateşi çalar. Prometos artık bir kahramandır, ateşi insanlığa getiren. İnsanlara aydınlık, bilim, felsefe, sanat, kültür, medeniyet ve dil öğreten olmuştur.
Tanrıların elinden ateş insanların eline geçmiş, Tanrılara ait olan yüceliklere insan Prometos sayesinde kavuşmuş. Nice zaman konuşamadan, dilsiz lal gibi kalan insan şimdi isimleri söyler. Felsefe ile hikmetli düşünür. Bilim ile teknolojiyi geliştirir, medeniyetler inşa eder. Yazıyı icat etmiş, kitaplar yazmaya başlamış, büyük şehirler kurmuş, denizlerde dev gemiler yüzdürmüş, tekerlekle arabayı yapmıştır.
Tanrıların yüceliği, Zeus’un bilgeliği insanların elindedir. Venüs kadar güzel heykeller, resimler, şahane mimariler yapabilen insandır. Artemis gibi topraktan, denizden, hayvandan bereketi elde etmiş. Sippos gibi bilimde ilerlemiş. Diyoges gibi kültürü ve duyumsamayı anlamıştır insan.
Prometos’un ateşi çalmasına çok kızmıştır Tanrı Zeus. Tanrılara, kendilerine ait olanı, Prometos nasıl çalmış ve insanları nasıl aydınlatmıştır? Ceza alacaktır Prometos. Zeus ona ceza verecektir. Kaf Dağı’nda Prometos’un ciğerini bir kartal yer. Her seferinde de yenilen ciğer iyileşir, kartal Prometos’un ciğerini yemeye devam eder.
Allah’tan uzaklaşmaya çalışan mulhid(yoldan sapmış) yolda yürüyen batılı felsefede ateşi çalan Prometos, insanlara düşman bir Tanrı vardır. Batılı felsefenin temlerini oluşturan anlayışın içinde tanrı ile insan sürekli çatışma halindedir. Tanrıdan bir şey isteme değil ondan çalma, onunla savaşma ve tanrıların insanlara düşmanlığı öğrenilecektir.
Adını laiklik, materyalizm, sosyalizm, faşizm, kapitalizm, humanizm, pozitivizm ve her ne koyarsanız koyun; birbirinden çok zıt gibi gözüken yanları olsa bile özlerinde aynı temel vardır: Ateşi çalmak ve tanrı ile savaşmak.
II. Ateşi İstemek
Hamuru yeryüzü toprağındandı, ruhu ötelerden, Adem nefsini ötelerden aldı. Adem, yaratanın yanında kalandı. Yeşil vadilerde, mavi berrak sularda, ağaçların gölgesinde sevdiğiyle beraber, Allah’ın yurdunda yaşarlar.
Birisi onların bu mutluluğunu ilk yaratıldıkları andan itibaren kıskanmış, onlara karşı kibirli ve gururlu olmuş. Kibirli olan onların önüne durmuş, Adem’i ve eşini Allah’tan uzaklaştırmanın yollarını aramış. Allah onlara “Ama benden ayrılmayın, benden ayrılırsanız aşkın ateşinden, benden uzaklaşır, sıkıntı çekersiniz.”
Bir an gaflet, bir an kendini kaybetme, bir an kibirlinin aldatmasına kanma, bir an ihtirasa kapılma. Her şey karanlığa gömülür Adem’in ve Havva’nın gözünde. Şimdi uzaklaşmışlar her ikisi de Allah’ın yurdundan. Biçare kalan ruhlar ilk yaratıldıkları toprakların yurduna tekrar dönerler.
Çölün ortasında kalmıştır Adem gözyaşları ile. Eşini arar ama yoktur yanında. Bir ihtirasın kurbanı olan Havva çok uzaklarda kalır Adem’den.
Gökler kararmış, çöller ıssız kalmış, ağaçlar yeşermemiş, melekler ayıplamıştır ikisini de. Adem’in sırtında Allah’ın emaneti aklında onun sorumluluğu, kalbinde ayrılığın hüznü, yeryüzünde cennetin ve cehennemin sınırları arasında dolaşan oğullarının çilesi, kalbinde ayrılığın hüznü.
Adem ateşten mahrumdur: Aydınlığın ve aşkın ateşini arar. Nedendir bilinmez, ateşin arzusu içini yakar durur. Yıllar boyunca ağlayan gözler arasında kalır iki çift gözle beraber. Göklere başını hiç kaldırmaz, utancı içinde kalmıştır, kalbi hüzün ve pişmanlık içinde.
Ateşin yerini bilendir Adem. Ateşi istemeye yüzü var mıdır şimdi? Ben istiyorum senden. İstiyorum gözlerimde çiğ, başımda eski günlerin hatırası, aklımda onun isimleri ile. Bekliyorum, sen bana ilk öğrettiğin sözle bağışlamayı öğrettin. Sana el açanları mahzun bırakmayacağını öğrettin. Bana bütün melekler saygı duydu, şimdi utanç içindeyim onların karşısında. Sen bağışlamazsan beni kim bağışlar.
Göz yaşlarından mis kokan reyhanlar büyür Adem’in, göz yaşlarından çok uzaklarda güller büyür Havva’nın. Uzun bekleyiş ve yakarışların ardından ateşi isterler kendilerini yaratandan. Ateş olmadan her yer karanlıktır tenhalar içinde.
Ateş yücelerden tekrar verilir onlara Arafat Dağı’nda. Hüzün içinde bekleyiş ateşin aşkı ile tekrar vardır içlerinde. Arafat ilk yurdu olur ateşi ilk isteyenlerin.


( Halit Alper Şimşek ) Tasfiye Dergisi


Günümüzde yapılan Modern Olimpiyat Oyunları’nın kökeni Antik Yunan’da yapılan şenliklere dayanır. İlk olimpiyatlar, Eski Yunan’da Tanrı Zeus adına yapılan şenliklerdi. M.Ö. 776 yılında Yunanistan’ın Olimpia bölgesinde, Isparta Kralı Likorgos’un da önerisiyle yapılan şenlikler, tarihteki ilk olimpiyat oyunlarını temsil eder. Önceleri 32 metre genişliğinde, 192 metre uzunluğunda bir pistte sadece 1 gün süren koşullardan oluşan oyunlara sonraları değişik mesafelerde yarışlar, disk ve cirit atma, uzun atlama, boks, güreş, atlı araba yarışları gibi branşlar eklenerek şenliklerin süresi de 5 güne çıkarıldı. İlk başlarda ölülerin ruhlarının 8 yılda bir dirileceği inancıyla 8 yılda bir düzenlenen oyunlar, daha sonra 4 yılda bir yapılmaya başlandı. Sadece Yunanlı erkeklerin katılabildikleri yarışlar, çıplak olarak yapılır ve kadınlar tarafından seyredilemezdi.

Yunanistan'ın en yüksek dağı olan Olimpos dağı, Yunan mitolojisinde tanrıların oturduğu dağdır. Tanrıların kralı Zeus'un meskeni olan Olimpos, Zeus dışında, Yunan mitolojisinin 12 büyük tanrısının evidir. Bu 12 büyük tanrıya, diğer ufak tanrılardan ayırmak için, "Olimpiyan" (Olympian) veya "Olimposlu tanrılar" da denir.
"Dünyada ateş sadece Olimpos'un tepesinde yanmaktadir. İnsanlar soğuktan ve vebadan kırılırken tanrılar ateşi sadece kendilerine saklamaktadırlar. Kendiside tanrı olan Prometheus'un gönlü buna razı gelmez ve ateşi bir gece Olimpos'tan çalıp insanlara verir. Cezası çok büyük olur. Zeus tarafindan kayalara baglanıp ciğerlerinin kargalar tarafindan yenmesine mahkum edilir. Ölümsüz olduğundan bu işkence sonsuza kadar hep tekrarlanacaktır." Ateşi çalan prometüs'un hikayesini böyle anlatıyor efsane..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder