BİR DİZİ YERSİZ HAYAL-1
-Bak !, dedi, Thomas. Bildiğin şeyleri sana farklı bir
şekilde anlatayım. Elimdeki bu kırmızı elmayı görüyor musun ?
- Evet !, dedi, Kaya. Ancak cümlenin nereye gideceğini merak
eder bir yüz ifadesiyle gözlerini biraz daha açtı. Üniversitedeyken final sorularını
veren hocası varmış gibi karşısında, heyecanını da gizleyemedi. Ama ezildiği
hissini de bir türlü atamadı üstünden.
- Elmayı gördüğün anda ışık gözlerinden süzülerek sinir
hücreleri yoluyla beynine bir mesaj yolladı. Ve beynindeki bilgiyi işleyen ve
anlamdıran nöron ateşlendi. Şimdi kapat gözlerini ve bu elmayı tüm detaylarına
kadar hayal et!
- İstemsiz gözler kapandı. Kaşları titreyerek oynuyordu.
- Gördün mü, dedi, Thomas. Kırmızı elmanın hayalini kurarken
de gözlerinden ışığı almasan bile beynindeki aynı nöronlar ateşlendi.
Uyanıkkende rüya halinde iken de aynı nesne ile aynı nöronlar ateşleniyorsa,
sanal ve gerçeklik arasındaki farkı insan nasıl ayırt edebilir, söyler misin?
Biz tüketim endüstrisinin fabrikatörleriyiz, sanayi devrinde
olsak mal üretir onu satardık ancak maliyetler çok yüksek olurdu. Biz insanlara
hayaller satarız.
Önceleri insanların hayallerini gerçekleştirdikleri hissini
oluşturacak ürünler üretmekle geçirirdik zamanımızı. İnsanların neyin hayalini
kurduklarını bilmek ve buna gore çarkları işletmek bir hayli zordu. Artık yeni
nesil tüketim endüstrisi insanların neyi hayal etmesi gerektiğini yine
insanlara bırakama lüksüne sahip değildir. Onların neyi hayal edeceğine biz
karar vermedikçe neyi satacağımızı da biz belirleyemeyiz.
-Şaşırmıştı, Kaya. Anlam vermeye çalışıyordu ve beyninde
serüveni tamamlamaya çalışırken içine bir sessizlik çörekleniyordu. Thomas,
devam etti.
- Yüzyıllardır, İngiltere’yi güçlü yapan, ABD’yi son
yüzyılın lideri yapan ne zannediyorsun. Sadece insanlara neyi hayal edeceğini
öğretmiyor, aynı zamanda hayal ettirdiğimiz duygularla onlara yeni bir din
(yaşam biçimi) sunuyoruz.
İnsanlar bu dine gönüllü katılıyorlar. Çünkü kendi
dinlerinde ne varsa hayallerine ters düşen her şeyi onlara inkar ettiriyoruz.
Kendi kültürlerinden yaşam biçimlerinden kendi kendilerine utanç duymalarını
sağlıyoruz. Bizim sunduğumuz yaşam biçimine daha sıkı sarılıyorlar. Bu nedenle
onları sürekli beslememiz gerekiyor hayallerle ama bizim kurmalarını
istediğimiz hayallerle.
- “Mesela, şimdi senden gözlerini kapatmanı ve dünyanın en
güzel kızını hayal etmeni istiyorum”, dedi, Thomas. Kaya, gözlerini kapattı,
beş dakika kadar gözler hep kapalı kaldı. Bir sure sure sonra yüzünde
gülücüklerle gözlerini açtı. Thomas devam, etti.
- Anlatmana gerek yok kızı, neyi hayal ettiğini biliyorum
zaten, neyi hayal edeceğini ben öğrettim, zaten. Uzun boylu, zayıf, sarı saçlı,
dolgun dudaklı, mavi gözlü bir sarışın hayal ettin. Detayları anlatmama gerek
yok. Eğer şu beş dakikada ben sana bu hayali kurdaramasaydım, hiç bir kadın
senin hayalini kurduğun kadın gibi olmak için para harcamayacaktı. Benim
istediğim elbiseleri almayacak, benim ürünlerimi tercih etmeyecek, bunlara
sahip olmak için para kazanmak istemeyecek ve para kazanmak için benim sunduğum
yaşam biçimini Kabul etmeyecekti. Sektör bu kadar büyük ve para bu kadar güçlü
iken insanların kendi başlarına hayal kurmalarına nasıl müsade edebilirim.
- Şaşkına dönmüştü, Kaya. Bir yandan kendi hayallerini
sorgularken bir yandan da üstadının daha neler yapabileceğini düşünüyordu.
Beyni tıkanmıştı, bir anda aklına gelen ilk soruyu düşünmeden sorma cesaretini
kendinde bulmuştu. “Nasıl !”
- Yolun başındasın daha, dedi. Yolun başındasın. Öğreneceğin
daha çok şey var. Merakın gitsin diye söylüyorum. Nasıl !, o kadar çok argüman
varki elimizde, kafanı daha fazla karıştırmak istememem ancak sadece şunu
söylemek isterim. On yıldır sinema ve yerli dizi sektörünün içindeysen ve bizim
fikir ve önerilerimize açık olduğun müddetçe en saçma projelerin bile tarafımızca
sürekli desteklenmişse bunun önemli bir nedeni vardır.
-Sen bir köle tüccarısın, bizim istediğimiz hayalleri
kurdurduğun her insan ise senin bir kölendir. Sen bize köleler yetiştirirsin,
biz satarız ve ücretini öderiz. Daha çok köle, daha çok para, daha çok güç.
-Sen insanlara bedava kuracağı hayaller üretirsin, biz o
insanların o hayallerini gerçekleştirmeleri için ürünler satarız. İnsanlarda
gerçek hayatta elde edemeyecekleri mutlulukları bizim sattığımız hayallerle
elde etmenin mutluluğunu yaşarlar. Onları mutlu edecek bir kırmızı elma
veremeyiz ancak bir kırmızı elma hayali kurdurarak aynıı mutluluğa sahip
olmalarını sağlayabiliriz. Ben mutlu, sen mutlu, herkes mutlu… anlaşıldı mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder