26 Ocak 2017 Perşembe

Yağmurname...


Bir kitabevinde , binlerce kitap ve yüzlerce yazar arasında olmanın derin bir hazzı vardır.Gönül dilinden en iyi onlar anlarlar.Kimle muhabbet etmek istersen , arar bulursun raflarda ve açıp kitabı üç beş dakika koyuverirsin kendini.Bir bakıma anlamlandıramadığınız duygu ve düşüncelerinizin başkaları tarafından izah edilmesi , bizi mutlu eder.
     Yusuf da bu engin okyanusta boğulmaktan pek şikayetçi değil bilhassa pek memnundur.Rafları ağır ağır süzerken gözüne bir kitap takılır."Otobüsname".Kitabın kapağını görür görmez eline alıp bir kaç sayfa çevirdi, ne yazdığını pek merak etmiyordu. Çünkü az çok ne yazdığını tahmin edebiliyordu. Yinede almaya teşebbüs etti.Elini cebine attığında tek parça bir beşyüzbinlara ve bir kaç bozuk metal paradan başka bir şey çıkmadı.Yüzünde hoşnutsuzluğunu gösteren bir ifade vardı.Utana sıkıla son parasını sigara ve çaya harcadığını hatırladı.Yüzünde ki çizgiler daha belirginleşmişti."Otobüsname".Bu ismi duydukça içinde bir pişmanlık velvelesi kopuyordu.
     Kenar mahallede oturan Yusuf ,  lise ve üniversite yıllarında okula gitmek için hep belediye otobüslerini kullanıyordu.Bazen hayatının kaçta kaçının veya kaç saatinin otobüslerde geçtiğini düşündükçe önüne çok uzun bir zaman çıkıyor ve şaşırıyordu.Tahminen ömrünün sekiz ayla bir senesini otobüslerde geçirmişti.Hayatının otobüslerde geçen kısmında, en güzel ve en kötü anılarını otobüs koltuklarında bırakmıştı.
     Sabah erkenden yola çıkar , çoğu zaman bir öğrenci bazen bir işçi bazen bir amele bazen bir hamal bazen de bir esnaf olarak yola çıkardı.Otobüs durağına kadar on dakikalık bir yürüyüş. Bu onun en sevdiği bir kısımdı.Sabahın ayazında üşümüş elleri ceplerinde , dilinde ise her zaman yeni yazdığı veya ezberlediği bir şiir olurdu. Kimi zaman ise dilinde bir türkü veya ıslıkla kuş cıvıltılarına eşlik ederdi. Ve işin en sıkıcı kısmı gelirdi , "Otobüs beklemek". Otobüse  hep bir selam ile girer, kendine pencere kenarı ve en arkada bir koltuk bulurdu. Kışın otobüsün buğulu camlarından ,  baharda cama çarpan yağmur damlalarından dışarı seyre dalardı.Fakat aklı hep başka yerlerde olurdu. O an göğsünde bir şeylerin kabardığını hisseder, kafasında kelimeler uçuşmaya başlardı. Durakta, heyecanlı umut dolu bakışlarla bekleyen çocukları seyretmeye doyamazdı. Her gün aynı duygu gelir onu bulurdu. Gitmenin verdiği hüzün ve dönmenin verdiği huzur. Kafasında çoktan beri planladığı bir düşünce olurdu. Evden çıkışıyla başlayıp otobüs yolculuğuyla devam eden ve sadece otobüs yolculuklarını kapsayan bir öykü yazmak. Otobüste iken bu öyküyü tasarlamaya çalışır fakat her zaman akla gelen başka bir düşünce bu tasarıyı yer bitirir ona unuttururdu. Düğmeye basar, durak gelmeden hazırlanır ve indiğinde kendini dünyanın içinde bulurdu.
      Kitaba uzun uzun baktı. Kitabın ismini defalarca  okudu. "Otobüsname". Yazmayı düşündüğü bu kitaba "ne güzel bir isim olurdu." diye iç geçirdi. Fakat bu ismi bulmaya geç kaldığından dolayı bir hüzün onu sarıp sarmaladı.  "Olsun...!" dedi, "ben de başka bir isim bulurum" diye kendini kandırmaya çalıştı ama içinde artık , ne bu öyküyü yazma hevesi ne de isim bulma hevesi kaldı. Kitabı tekrar aldığı yere düzgünce bıraktı. İçindeki burukluğu kimse hissetmemişti , selam verip sessizce ayrıldı.
     Dışarıda yağmur yağıyordu. O ise yürümek , yürümek , yürümek istiyordu. Ne zaman bir yağmur yağsa tarifi imkansız bir aleme gidiyor oradan dönmemek için yağmurda yürüyor , yürüyordu. Yağmurun her tenine dokunuşunda içindeki hüznün yaramaz çocukları durmuyordu. Ağlamaya yakın bir yüz ifadesiyle yürüyor , gözlerindeki ışıltıyı yıldızlar bile kıskanıyordu. Bir de üşümese bütün gün yağmur altında kalmaya hazır ama titreyen ellerini , söndürüp sigarasını, bir süre cebinde saklayabilir. Yağmur niçin onun için bu kadar anlamlı tam olarak kendiside tarif edemiyor. Tek düşündüğü sadece o anı yaşamak , sırılsıklam olana kadar, kendinden geçene kadar. Gözyaşı yanaklarındaki yağmur damlalarına karışana kadar ıslanmak. Yağmurun yağarken çıkardığı seda onun için dinlediği tüm müziklerden daha etkili ve daha anlamlı . Hele bir de bir dostu beklerken veya bir dosta giderken ıslanıyorsa , göğsü bambaşka anlamlarla dolup taşar. Ve geçip karşısına "İşte ben geldim , yağmurla beraber..." der.
   Ayakkabısının yırtık olan sağ tarafından su almaya başlamıştı. Ama hiçbir engel onu bu mutluluktan alıkoyacak gibi durmuyordu. Yağmur hafiflemeye başladığında bir sigara daha yaktı. Her yer sırılsıklam olmuştu ve burnuna toprak gibi şiir kokuyordu. En son yağmurda ne zaman yürüdüğünü düşününce aklına "o gün " geldi. Göğsünün daralmasıyla ağızdan çıkan dumanın büyümesi bir oldu.
      " Bir gece rüyasında yağmurda sırılsıklam ıslandığını görmüştü. Yağmur bardaktan boşanır gibi yağıyor, o ise beyaz mintanının düğmelerini çözüp göğsünü göğe dayayıp, kollarını sonuna kadar göğe açıyordu ve ağlıyordu.
Bir gün sonra Fakülteye gitmiş görmeyi istemediği bir olaya şahit olmuştu. Önce yağmur altında titrek elleriyle bir sigara tutuşturmuş daha sonra yağmurun içine dalıp gitmişti. Üzerinde beyaz mintanını görünce aklına gördüğü rüya gelmiş ve bugünü unutamayacağını ona sezdirmişti. Yağmurun altında yarım saat kadar yürümüş sırılsıklam olmuştu. Şemsiyeyle yanından geçen insanların tuhaf bakışlarına şahit olmuş, otobüs duraklarında yağmurdan sığınan insanların ; "deli midir , nedir ?" sözlerine kulak misafiri olmuş ama durmamış yürümüş, yürümüştü...Gözünden düşen tek damla gözyaşını , elleriyle yanaklarına silerek kimseye sezdirmemişti, ağladığını."
      Siyah uzun paltosunun yakasını kaldırıp , etek kısmını hafifçe esen rüzgara bırakıp , kendisini akşamın ilk karanlığına bıraktı. Sanki göğsünde ağır bir yük taşıyormuş gibi. Gözlüğünün ıslanan camlarını silse , sanki akşamın ve yağmurun büyüsü bozulacakmış gibi hissediyor ve silmiyordu. Eve binmek için otobüse bindiğinde aklına yine o kitap geldi. Geç kalmışlılığın verdiği ızdırabı tekrar yaşadı. Pencereden dışarıyı seyretmek istedi fakat kalabalığın içinde orta bir yere sıkışıp kalmıştı.
    Yorgun argın ve içinde tatlı bir huzurla eve vardı. Vaktin çıkmak üzere olduğunu fark edip namaza durdu. İçindeki huzurun hat safaya çıktığını bütün hücrelerinde hissediyordu.Yağmurun da verdiği huzurla secde ve rükularda içindeki haz şahlanıyordu. Namazdan sonra hep aynı cümleyi tekrarlıyordu. "Ya rabbi , seni seviyorum , Ya rabbi seni seviyorum."
     Bunların üstüne neyin iyi gideceğini biliyordu. Bir çay demleyip başına geçti. Bir yandan çayı yudumlarken bir yandan da kendi kendine hep aynı soruyu soruyordu: "Yağmuru niçin seviyorum ". Kendisine çağrışım yapan bir çok sebep olmasına rağmen tam olarak bu soruyu cevaplayamıyor, bu da canını bir hayli sıkıyordu. Bu soruyu düşünürken başka bir düşünce bu soruyu bir anda kafasından silmişti. Sevdiği ile yağmuru kıyas etmeye başladı. Yağmurun yağışı , yarin gelişi. Yağmurun duruşu , yarin gidişi ve derin bir hüzün. Yarin ve yağmurun verdiği huzur. Yarin ve yağmurun sesindeki kulağa gelen aynı tını. Yağmurun yağışındaki tatlı coşku ve yarin tebessümü. Geceleyin bir yağmur sonrası şehrin parıltılı ışıkları ve yarin gözlerindeki aynı ışıltı. Ve daha bunun gibi bir çok şey geldi aklına. Sonra ne yarini yağmurla , ne de yağmuru yariyle kıyaslamayı uygun görmeyip , aklındaki bütün düşünceleri silip , balkona yağmurun sesini dinlemeye çıktı.
    Yağmur iyice azalmış tek tük atıştırıyordu.Ve her bir yağmur damlasının ağaç yapraklarına çarparak çıkardıkları o tatlı ses duyulabiliyordu. Ve yağmurun  yol üzerindeki su birikintileri ile oynayışışını izlemekten mutlu oluyordu. Şehir, ıslanınca bir başka güzel görünüyordu ona. Bir anda içinden bir anısı kopup geldi aklına.
     Bir kaç sene önce İstanbul'daki bir kaç dostunu ziyaret etmek için bir otobüs yolculuğuna koyulmuştu. Yolculuğun büyük bir kısmını kitap okuyarak ve uyuyarak geçirmişti. Hostes , İstanbul'a girdiklerini söylemiş fakat o sabaha yakın bir saatte karanlıktan pek seyredememişti . Kısa bir şekerlemeden sonra Harem'de durmuşlardı. Mahur gözlerini ovalayarak kendine gelmişti. Otobüsten inişleri sabahların ilk saatlerine denk gelmişti. Dışarı çıktığında yağmur yağıyordu. Ve otobüsün teybinden MFÖ'nün bir şarkısı çalmaya başlamıştı. "Bu sabah yağmur var İstanbul'da , gözlerim dolu dolu oluyor , bilinmez niye , anne sözü dinler gibi sakin , bu sabah..." Bu tevafuka mı sevinsin , yağmura mı sevinsin yoksa karşısındaki manzaraya mı bilemiyordu. Boğazı karşıdan görüyor, karşısında kız kulesi kendine bakıyordu. Buranın Üsküdar olduğunu öğrenince hepten geçmişti kendinden. O yağmur , o müzik , o sabah ve İstanbul... İstanbul ağlıyor, boğazda tekneler bir o yana bir bu yana sallanıyor. Martılar yine simit kovalıyor , o ise buradan kopamıyordu.
    Balkonda üşümeye başlamıştı. Elleri titriyor, ayakları titriyor, gözleri titriyor ama bir türlü alamıyordu kendini yağmurdan. İçinden bir hayal kopup geliyor, o gidiyor başka bir hayal gelip göğsüne yuva kuruyordu. Bir tebessüm belirdi yüzünde. Bu tebessüm yağmura idi. Başını okşayıp sevdiği çocuklar geldi aklına. Bir çocuk gibi seviyordu sonra kendisi bir çocuk oluyordu.
     Artık soğuğa dayanacak hali kalmamıştı. Bir şiiri okumaya başladı. "Hep o yağmurlarla kal...hangi yağmurda ıslansam, damlalar kelime kelime çözülüp toprakta, bana seni hatırlatmalı, ben bu beton yürekli şehrin bir tek yağmurlarını sevdim, giderken arkanda bıraktığın , öyle bir tebessüm bırak ki zamana, yağmurlar gözlerinde akislensin, yağmurlar ve sen, ben yıldız tavan altında çoban, benden sorulmalı yıldızlar ve zaman, benden sorulmalı gözyaşı ve kan, benden sorulmalı, her yangın yürek sonrası, bir yağmur yağmalı, bana seni hatırlatmalı, giderken arkanda bıraktığın...hep o yağmurlarla kal..." dedi ve sustu.Uzağa bakan gözleri dolmuştu.Bir kaç dakika öylece kaldı.Çömeldiği yerden kalkıp uzaklara bir el salladı,bir de selam uçurup, içeri girdi.
     Saatine baktı. Sabah yaklaşıyordu. Yazı yazarken vakit nasıl geçiyordu bilememişti. Bugünkü yaşadığı " Otobüsname" burukluğunu ve yağmurun kendisi üzerindeki etkisini uzun uzun yazdıktan sonra bir de başlık bulmalıydı bu yazıya. "Yağmurname" diye bir kitap yazılmadığına göre bunu kullanabileceğini düşündü. Başlığı yazıp son noktayı koydu , başladığı her işi bitirmesine yardımcı olan Rabbını hamdederek.